Türkistan’ın doğusundan, Cengiz İmparatorluğu zamanında Kırım ve Anadolu’ya yayılan bir kavim.
Muhtelif zamanlarda, muhtelif mânâlarda kullanılan Tatar kelimesi, daha ziyade Moğolları ve Türkleri ifade etmiştir. Tatar kelimesine, ilk olarak Orhun Kitabeleri'nde, İstemi Han'ın bir merasimine gelenler listesinde rastlanmaktadır. Aynı şekilde Kültigin ve Bilge Kağan kitabelerinde de Tatarlar, çeşitli vesilelerle anılır. Bu kitabelerde Otuz-Tatarlar olarak geçen kavim, Göktürk ve Uygur kitabelerinde Dokuz-Tatarlar şeklinde geçer. Bayan-Çur Kağan kitabesinde, Uygurlar'la Tatarların yaptıkları savaşlar anlatılır. Farklı devirlerde yazılan yukarıdaki kitabelere bakılırsa, Otuz-Tatarların Moğol, Dokuz-Tatarların ise Türk olmaları muhtemeldir.
Türk ve Moğol menşeli olmak üzere iki grup olarak kabul edilen Tatarların, Asya’dan batıya yayılmaları, iki dalga hâlinde olmuştur. Atilla zamanındaki savaşlar esnasında batıya gitmişlerse de, çoğunluğu geriye dönmüş ve bir kısmı, Kuzey Kafkasya ve Karadeniz’de Bulgar birliğini kurmuşlardır. Altıncı asırda, bu birlik dağılmış ve Balkanlar’a doğru göçmüşlerdir. İkinci dalga ise, Cengiz Hanın savaşları esnasında vuku bulmuştur. Moğol İmparatorluğunun dağılmasından sonra, batıya gelen Türk çoğunluklu Tatarlar, Altınordu Devleti'ni kurmuşlardır.
Moğolların Ortadoğu’ya yayılmaları esnasında, geniş bir Moğol ve Türk topluluğu da Anadolu’ya gelmiştir. Tarihî kaynaklarda Tatar olarak anılan bu zümrenin beyleri, İlhanlıların hizmetine girmişlerdir. On beşinci asırdaki kaynaklarda, bunlara, Kara Tatar denilmekle beraber, bunların aynı isimdeki boyla münasebetleri yoktur.
Anadolu’ya gelmiş olan Tatarlar, elli iki oymağa ayrılmışlardı. Orta Anadolu ve Doğu Anadolu’nun batı kesimlerinde zengin otlaklara sahiptiler. Hayvancılık sayesinde rahat bir hayat süren Tatarlar, vergi de vermiyorlardı. Yıldırım Bayezid Han'ın Anadolu’yu fethi sırasında Osmanlı hizmeti altına giren Tatarlar, menfaatlerini her zaman kuvvetli bir hükümdarın emri altında olmakta görmüşlerdir. Ankara Savaşı'ndan sonra Timur Han tarafından, Anadolu’dan göçe zorlanan Kara Tatarların büyük bir kısmı sürülmüştür. Anadolu’da kalabilenler de, zamanla Türkleşmişlerdir.
Göç etmeyip, Anadolu’da kalanlar, Fetret Devri'nde şehzadeler arasındaki mücadelede, önemli rol oynamışlardır. Sultan Çelebi Mehmed Han (1413-1421), iktidarı ele geçirdikten sonra, bunları Filibe civarında yerleştirmiştir.
Tatarların Türk olanları, günümüzde Rusya’nın ve dünyanın muhtelif bölgelerine yayılmışlardır. Tataristan, Başkırdistan, Çuvaşistan, Astırhan, Batı Sibirya, Ukrayna, Kafkasya, Türkistan ve Kırım’da toplu veya dağınık halde yaşamaktadırlar. Bu bölgelerin dışında Finlandiya, Mançurya, Kore, Japonya, ABD, Birleşik Almanya ve Türkiye’de Tatarlar bulunmaktadır. Ancak, Mançurya, Kore ve Japonya’daki Tatarların ekseriyeti, Türkiye’ye göç etmişlerdir.
Zamanımızda, özellikle Eskişehir civarında yaşayan ve Tatar olarak bilinenler ise, Kırım’dan göçmüş Türklerdir.
Muhtelif zamanlarda, muhtelif mânâlarda kullanılan Tatar kelimesi, daha ziyade Moğolları ve Türkleri ifade etmiştir. Tatar kelimesine, ilk olarak Orhun Kitabeleri'nde, İstemi Han'ın bir merasimine gelenler listesinde rastlanmaktadır. Aynı şekilde Kültigin ve Bilge Kağan kitabelerinde de Tatarlar, çeşitli vesilelerle anılır. Bu kitabelerde Otuz-Tatarlar olarak geçen kavim, Göktürk ve Uygur kitabelerinde Dokuz-Tatarlar şeklinde geçer. Bayan-Çur Kağan kitabesinde, Uygurlar'la Tatarların yaptıkları savaşlar anlatılır. Farklı devirlerde yazılan yukarıdaki kitabelere bakılırsa, Otuz-Tatarların Moğol, Dokuz-Tatarların ise Türk olmaları muhtemeldir.
Türk ve Moğol menşeli olmak üzere iki grup olarak kabul edilen Tatarların, Asya’dan batıya yayılmaları, iki dalga hâlinde olmuştur. Atilla zamanındaki savaşlar esnasında batıya gitmişlerse de, çoğunluğu geriye dönmüş ve bir kısmı, Kuzey Kafkasya ve Karadeniz’de Bulgar birliğini kurmuşlardır. Altıncı asırda, bu birlik dağılmış ve Balkanlar’a doğru göçmüşlerdir. İkinci dalga ise, Cengiz Hanın savaşları esnasında vuku bulmuştur. Moğol İmparatorluğunun dağılmasından sonra, batıya gelen Türk çoğunluklu Tatarlar, Altınordu Devleti'ni kurmuşlardır.
Moğolların Ortadoğu’ya yayılmaları esnasında, geniş bir Moğol ve Türk topluluğu da Anadolu’ya gelmiştir. Tarihî kaynaklarda Tatar olarak anılan bu zümrenin beyleri, İlhanlıların hizmetine girmişlerdir. On beşinci asırdaki kaynaklarda, bunlara, Kara Tatar denilmekle beraber, bunların aynı isimdeki boyla münasebetleri yoktur.
Anadolu’ya gelmiş olan Tatarlar, elli iki oymağa ayrılmışlardı. Orta Anadolu ve Doğu Anadolu’nun batı kesimlerinde zengin otlaklara sahiptiler. Hayvancılık sayesinde rahat bir hayat süren Tatarlar, vergi de vermiyorlardı. Yıldırım Bayezid Han'ın Anadolu’yu fethi sırasında Osmanlı hizmeti altına giren Tatarlar, menfaatlerini her zaman kuvvetli bir hükümdarın emri altında olmakta görmüşlerdir. Ankara Savaşı'ndan sonra Timur Han tarafından, Anadolu’dan göçe zorlanan Kara Tatarların büyük bir kısmı sürülmüştür. Anadolu’da kalabilenler de, zamanla Türkleşmişlerdir.
Göç etmeyip, Anadolu’da kalanlar, Fetret Devri'nde şehzadeler arasındaki mücadelede, önemli rol oynamışlardır. Sultan Çelebi Mehmed Han (1413-1421), iktidarı ele geçirdikten sonra, bunları Filibe civarında yerleştirmiştir.
Tatarların Türk olanları, günümüzde Rusya’nın ve dünyanın muhtelif bölgelerine yayılmışlardır. Tataristan, Başkırdistan, Çuvaşistan, Astırhan, Batı Sibirya, Ukrayna, Kafkasya, Türkistan ve Kırım’da toplu veya dağınık halde yaşamaktadırlar. Bu bölgelerin dışında Finlandiya, Mançurya, Kore, Japonya, ABD, Birleşik Almanya ve Türkiye’de Tatarlar bulunmaktadır. Ancak, Mançurya, Kore ve Japonya’daki Tatarların ekseriyeti, Türkiye’ye göç etmişlerdir.
Zamanımızda, özellikle Eskişehir civarında yaşayan ve Tatar olarak bilinenler ise, Kırım’dan göçmüş Türklerdir.